3 Nisan 2008 Perşembe

Hazretimizi çok sıkıştırdıklarında Trakya'da ( Kuş Kaya) Dağı adında ıssız bir dağa çekilmiş ve orada oturuyormuş. Kendisini takip eden Astsubay askerlerle beraber Hazretimizi orada bulmuş. Hazretimiz ona "Evladım sen av köpeği (tazı) olsaydın bu ormanda bir tek av hayvanı bırakmazdın" demiş. Astsubay da "sen şimdi görürsün köpeği. Merkeze gidelim de". Karakola gelmişler Hazretimizi tek ayağı üzerinde bekletiyor. Hazretimiz duvara yaslanmak istemiş ancak "açığa gel, ortaya gel" diye bağırmış. Dayanmasına müsaade etmiyor. Beraberinde gelen talebeleri üzülüyorlarmış. Gerçi onlar da aynı cezaya tabi tutuluyorlarmış ancak Hazretimizin durumuna çok üzülüyorlarmış. Hazretimiz onların üzüldüğünü görünce " Evlatlarım üzülmeyin şu anda o kadar rahatım ki kabalar koltukta oturuyormuş gibiyim. Hiç yorgunluk duymuyorum" demiş. Sonra o Astsubay Hazretimizi dövmek için sopa istemiş. Hazretimiz bakmış durum kötüye gidiyor Tasarrufunu kullanmış ve bütün masalar, koltuklar, sandalyeler astsubayın üzerine yürümüş. Kimisi başına kimisi beline inmeye başlamış. Astsubay arkasına bakmadan kaçmış. Hazretimiz "gelsin ne söyleyeceklerse söylesin" demiş. Astsubay "aman bir gitsin" diyormuş. Hazretimiz gitmeyi bir şartla kabul etmiş. Yaptığı dini faaliyetin yasak iş olmadığı, yapmasının mahzuru olmadığını ifade eden yazılı bir kağıt istemiş ve o kağıdı da onaylatmış öyle gitmiş.

Herkes eceli ile ölür. Eceli gelmeden öldü denmez.

Hiç yorum yok: